DR RYKE GEERD HAMER
Dr.Geerd Hamer, 1935 Almanya doğumlu, Tübngen Ünverstesnde tıp ve teoloj okumuş bir bilim adamıdır. İç hastalıkları uzmanı olan Dr.Hamer’n tıbbi cihazlarla ilgili buluşları vardır. Çok keskin bir operasyon bıçağı (Hamer-Scalpel), plastik cerrahide kullanılan özel br kemik testeresi, vücut şekline otomatik olarak ayarlanan bir masaj yatağı bunlardan birkaçı. Dr.Hamer ve ales, bu icatların sağladığı mali imkanlarla İtalya’da yaşamaya başladı. 18 Ağustos 1978’de oğlu Dirk İtalyan Prens Victor Emanuel Savoy tarafından kazara vuruldu. 7 Aralık 1978’de de öldü. Oğlunun ölümünden kısa bir süre sonra Dr.Hamer’e testis kanser tanısı kondu.
Daha önce hiç ciddi bir hastalığı olmayan Dr.Hamer kanser oluşunu oğlunun beklenmedik kaybına bağladı. Hatta bu büyük şoku DHS (Drk Hamer Sendromu) olarak adlandırdı. Oğlunun ölümü ve kendi kanser deneyimi Dr.Hamer’n sıra dışı bilimsel yolculuğu başladı. O sırada Münih Üniversitesinin kanser kliniğinde stajyer olarak çalışan Dr.Hamer, kanserli hastaların hikayelerini araştırdığında hepsinin geçmişinde bir çeşit beklenmedik bir şok olduğunu gördü. Vücuttaki tüm olayların beyin tarafından kontrol edildiği hipotezini araştırarak hastalarının beyin taramalarını analiz etti ve tıbbi ve psikolojik kayıtlarla karşılaştırdı.
Geçirilen şoklarla açık bir ilişki buldu, bu şokların organlarda kendini gösterdiğini ve tüm bu süreçlerin beyinle bağlantılı olduğunu gördü. Dr. Hamer her hastalığın beklenmedik bir şok veya travmadan kaynaklandığını buldu. Beklenmedik çatışmanın olduğu anda, şok beyinde belli bir bölgede lezyon’a neden oluyordu. Buna daha sonra Hamer Fokus ya da HH-Hamer Herd adını verdi. Dr.Hamer bu lezyonları bulmadan önce radyologlar taramalarda görülen bu izlerin cihazların hatası sonucunda oluştuğunu düşünüyorlardı. Bilgisayarlı tomografi cihazları üreticisi Siemens bu lezyonların cihaz hatası olamayacağını, çünkü farklı açılardan çekilen tomografilerde tekrarlandığını belirtti. Hangi beyin katmanının şoka maruz kaldığına bağlı olarak beyin hücreler, karşılık düşen vücut hücrelerine biyokimyasal sinyaller göndererek tümör gelişmesine, dokuda veya fonksiyonda kayba neden oluyordu. Beyin sapı nefes, üreme ve beslenme gibi temel hayatta kalma fonksiyonlarını yürütmeye programlı iken serebirum sosyal temalarla ilgiliydi.
Dr.Hamer tüm hastalıkların iki fazda ilerlediğini buldu: ilk olarak, duygusal stres, soğuk ekstremteler, iştah kaybı ve uykusuzlukla karakter ize aktif çatışma fazı; sonra da çatışmayı çözmemiz halinde, iyileşme fazı. Bu fazda ruh, beyin ve ilgili organ, zorlu bir iyileşme sürecinde, yorgunluk, ateş, enflamasyon, enfeksyon ve ağrı ile seyrediyordu. Dr.Hamer bu buluşlarını “ Yeni Tıbbın Beş Biyolojik Kanunu ” olarak adlandırdı. Yıllar içinde 40.000’den fazla vaka çalışmasıyla bu buluşlarını doğruladı. “Ruh-Beyin-Organ” tablosu oluşturarak hastalık, buna neden olan biyolojik çatışma, beyin taramasında lezyonun yer, aktif çatışma fazında hastalığın kendini nasıl göstereceği ve iyileşme fazında nelerin beklenebileceğini gösterdi.
Dr.Hamer bu araştırmasını 1981 yılının Ekim ayında Tübingen Üniversitesinde sundu, ancak üniversite tarafından değerlendirilmesi reddedildi; tezin ardından üniversite sözleşmesini yenilemedi. Özel bir klinik açma girişimleri de sağlık otoriteleri tarafından reddedildi. 1985 yılında 29 yıllık eş, dört çocuğunun annesi Sigrid Hamer öldü. 1986 yılında doktor olarak çalışması yasaklandı. 1997 yılında üç kişiye tıbbi bilgi verme suçuyla tutuklandı ve 19 ay hapse mahkum edildi. Tutuklandığında yapılan araştırmalarda, terminal dönemdeki 6500 kanser hastasından 6000 hastanın beş yıl sonra hala hayatta olduğu ortaya çıktı, ancak Tübingen Üniversitesi çalışmaları incelemedi.
2004 yılında Dr.Hamer İspanya’da tutuklandı ve Fransa’ya gönderilerek hapsedildi. Suçu “sahtekarlık ve yasa dışı tıp uygulamaları” dı. Yaptığı yayınlar nedeniyle Fransız vatandaşlarının ölümünden sorumlu tutuldu. Dr.Hamer 2006 yılının Şubat ayında hapisten çıktı. Şu anda Norveç’te yaşamaktadır. Dr.Hamer tarafından geliştirilen Alman Yen Tıbbı (German New Medcne-GNM), her hastalığın, kanser de dahil olmak üzere, beklenmedik bir şok deneyiminden kaynaklandığı temeline dayanmaktadır. GNM’n dayandığı biyolojik yasalar şöyle özetlenebilir:
1: Her hastalık, kişiyi savunmasız yakalayan bir çatışma şoku nedeniyle oluşur.
2: Çatışmanın çözümü olduğu takdirde, her hastalık k fazda ilerler; aktif çatışma fazı ve iyileşme fazı.
3: İlk ki yasanın bulguları embiriyoloji ve insanın evrim le bağlantılıdır. Ruh, beyin ve organla biyolojik ilişkisi evrimsel bir bakış açısıyla gösterilebilir.
4: Mikropların evrimdeki rolü ve organlarımızı oluşturan üç katmana olan ilişkiler tanımlıdır. Mikroplar hayatta kalmamız için vazgeçilmezdirler.
5: Tüm hastalıklar, beklenmedik biyolojik çatışmayı çözmek için doğanın yarattığı anlamlı bir program olarak anlaşılmalıdır. Dr.Hamer’e göre kişi kanserden ölmeyecektir; eğer kişi aktif çatışma fazındayken ölürse, bu enerji kaybı, zayıflama, uykusuzluk, duygusal ve zihinsel tükenme nedeniyledir.
Kanser tanısı almak veya olumsuz prognozdan haberdar olması genellikle yaşam gücünü tüketmeye yeterlidir. Konvansiyonel kanser tedavileri de bu çöküşü hızlandırır. Dr.Hamer, beyinde odak oluştuğu anda, hedef organda da odak oluştuğunu gösterebilmişti. Duygusal şok bilinç dışına ulaştığı anda hastalık da başlar.
Hastalığın ne kadar ciddileşeceği pisikolojk, enerjetik ve beslenme faktörlerine bağlıdır, ama yer ve cins duygusal çatışmanın içeriğine bağlıdır. Dr.Hamer’e göre duygusal şok, beyin bölgesi ve ilgili organlara dar ilişikler, insanların evrim sırasında hayvanlar dünyasında gerçekleşen bir adaptasyondur. Beklenmedik bir duygusal stres yaşandığında bireyi normale döndürmek üzere acil bir onarım programı işleme girer. Örneğin, anne çocuğunun kötü bir kaza geçirdiğini görür. Küçük çocuklar daha çok süt içtiklerinde daha hızlı iyileşirler. Biyolojik çatışma programı meme hücrelerini arttırarak süt üretimini uyarmaya çalışır. Eğer anne sağ elini kullanıyorsa, Hamer Herd sağ beyinde özel br konumda olacaktır. Sol memede de karşılığı olacaktır. Çocuk iyileştiği zaman, çatışma çözülmeye başlar, ek süte ihtiyaç kalmaz. Annenin, çoğalan hücrelerin olduğu tarafta, bu hücreleri imha edecek iyi huylu bİr tüberküloz formu oluşur. Ama mikro bakteriler yoksa, bu bölge sadece kalisifiye olup pasif bir tümör olarak kalabilir.
Biyolojik yapının çalışma mekanizmasını, hayvanlar alemine bakarak daha kolay anlayabiliriz. Aslan tarafından kovalanan geyiğin sempatik sinir sistemi aktive olarak tüm kaynaklarını en hızlı kaçabileceği şekilde seferber olur. Aynı zamanda beynin belli bir bölümü de akciğer aktivitesini uyarır. Tehlike geçtikten sonra parasempatik sinir sistem kontrolü ele alır ve vücut fonksiyonlarını normale döndürür. Bir insan ölüm tehlikesi yaşadığında, örneğin kanser teşhisi konduğunu öğrendiğinde, aynı biyolojik program devreye girer, stres seviyesi fırlar, beyin-akciğer bağlantısı aktive olur, ama kaçacak bir yoktur. Kaçmak için gereken artmış akciğer kapasitesi, kendin akciğer hücrelerinin kontrolsüz çoğalması şeklinde gösterir. Bu süreç sadece, orijnal çatışma şokunun beyinde dağılması le durdurulabilir.
Örneğin hasta cerrahi yolla veya doğal bir terapi ile tamamen iyileşeceğine gerçekten inanırsa bu süreç durur. Ancak hastanın tedavinin etkinliği hakkında şüphe duyması halinde çatışma çözülmeden kalacak ve hastalık ilerleyecektir. Duygusal çatışmanın konusu bilinç dışı bağlantılarına göre dönüşür. Örneğin, ölüm korkusu akciğer kanserine, sindirebileceğimiz den daha büyük bir lokma yutmak mide veya bağırsak kanserine yol açabilir. Bu lokma, mali bir taahhüde girmek ya da yapamayacağımız br şeye söz vermek olabilir. Hastalığın belireceği organ, olayın kendisine değil, kişide yaptığı pisiko şok alanına göre belirlenir. Örnek olarak, kocasının başka bir kadınla ilişkisi olduğunu öğrenen bir kadın, bunu cinsel bir pisiko şok olarak yaşarsa rahim kanseri; eşle ilgili bir duygusal çatışma olarak yaşarsa (ve baskın el sağ else) sağ memede tümör; kendini değersiz hissetmesine neden olduysa kemiklerde kanser gelişebilir. Oysa ki kendini değersiz hissetme cinsel br konuda değil de spor alanında yaşanırsa rahatsızlık kendini dirseklerde gösterebilir. Dr.Hamer metastazın kanser korkusu ya da kanser teşhisi nedeniyle duyulan ölüm korkusu olduğunu ileri sürmektedir. Yaşanan çatışma korku değil de, öfke, pişmanlık, çocuktan veya eşten ayrılma şeklinde yaşanıyorsa, ikincil tümör farklı alanlarda ortaya çıkar. Örneğin uygunsuz cinsel arzuların karşılanamaması ile bağlantılı görülen prostat kanseri, genellikle kemik metastazı ile devam eder ki bu cinsel kimliğini yitiren erkeğin değersizlik hissi nedeniyle ortaya çıkar.
Dr.Hamer’e göre tüm hastalıklar ve kanserin neden beklenmedik duygusal şoklardır; şokun şiddeti hastalığın şiddetini belirleyecektir. Birkaç örnek verecek olursak; Kemik – Değersizlik hissi Gırtlak – Yutulamayan, yutmak zorunda kalınan şeyler Kolon – Sindirilemeyen şeyler Sağ meme (baskın el sağ olanlar için) – eşle ilgili çatışma Sol meme (baskın el sağ olanlar için) – çocuk veya anne ilgili çatışma Karaciğer – Açlık korkusu Akciğer – Ölüm korkusu, nefes alamama, boğulma korkusu.